www.gilaniler.org Sitesine

http://www.gilaniler.org/

Sarıkamiş Dramı (YORUM)

SARIKAMIŞ DRAMI ve ENVER’IN PAŞALIĞINA DAİR.

Osmanlı imparatorluğun’un dönem, dönem, Rus ordularıyla şavaşları, dönemin alışıla gelmiş olağan hallerden birisiydi. O dönem, yani 1913 ve 1914 yıları osmanlı devletinin yıkılmayla yüz yüze geldiği son çırpınışlarını yaptığı, ve denize düşenin yılana sarıldığı misali ayakta durmayı bile zorlukla başarmaya çalıştığı en kötü günlerini, aynı zamanda müttefik’i almanlara’da mejburiyet mertebede, yardım etmek durumdaydı. O dönem çarlığın yıkılmasının üzerinden, henüz 2 yıl gibi kısa bir süre geçmiştiki Rusya 1912 ‘de yıkılan çarlık Rusyası, kendisini yeni kurulmuş duma hükümeti ve birtakım devletçi vs küçük burjuva akımlarla yaşamaya çalışıyordu. Diğer güç ise malum ezeli Rus düşmanlığı’nı güden Prüs savaş ağalığı mantığına sahip Almanya. Rusyada’ki iç savaşı, özelliklede gelişen bolşevik hareketini, daha dünyaya gelmeden Rus, Alman savaşı içinde boğmaktı. Aynı zamanda, dağılmaya yüztutmuş Rusyanın kontrölün’deki batı egemenliğini kırmayi hedeflemekteydi.

Bu savaş planlarını Osmanlı sarayi, bilgisi dahilin’de tertiplemede, en ufak kuşkuları bile sözkonusu olmuyordu. Çünkü osmanlıların felsefesı : güce tapma ( enbüyük güç ) Alman olunca, zaten kendilerinin daimi müttefiki o halde verilen emirleri harfiyen yerine getirme kalır.1914’lerin ilk yarılarında Alman-Rus harbi fiilen başlamış durumdadır. Ruslar tedbir olarak : Ardahan, Kars ve Sarıkamışı işkal ederler. Bu stratejik noktayı olası osmanlı saldırılarına karşı tutup böylece ilk hareket ve uzaktan konsekpt’li, savaş insiyatifini ellerine aldılar. Bu şaşırtıcı durum Almanları osmanlılardan doğu cepesinden kapatılan Rus işkalini kırmalarını, ayrıca zapdedilmiş toprakların geri alınmasını ehemniyetle salık veriyorlardı.

Köhne çar rejimi’nin tarih boyu kendisinden olmayanlara karşı kullandığı 12 milyonluk ordusu çezilmiş olsa’da henüz büyük ölçüde askeri güce sahip durumdaydı. Bu gücü gelişmiş alaman bombaları karşışında gün be gün gerilediğin’e aldırmadan, yeniden takviye güç sevkediliyordu. Savaş Almanların beklediği süreçleri aşınca, bu gücü mutlaka bölmenin kaçınılmazlığınana karar kılıyorlar. Bu zor görev osmanlıya dayatılıyor. Anadolunun çeşitli bölgelerinde topladıkları 90 bin kişilik askeri gücü doğu cepesine doğru sevk ettiler. Rusların karadeniz’de tek ulaşım hattı olan İstanbul-Trabzon ulaşımınıda kontröllerine aldıkları için, Almanların gönderdiği savaş gereçleri İstanbul’da bekletiliyordu. Doğu cepesinde silah ve saldırı emrini bekleyen yüzbaşılıktan yeni terfi etmiş binbaşı Enver saray ‘ya yakınlığıyla tanınan ayrıca üstlerinin ayağını kaydırma komplo, ve entrikalariyla ‘da meşur bir şahsiyettir

Onun için aylar önce sahra tahkümatını dizaye’de bulunmuş bu kazanılması mümkün olmayan hazırlanmış karşı güce saldırı düzenlemeye ikna ve gönüllü kalkışan tek komutan o da Enver’dir.

Çaresi yok, geri dönülmez bir yolun yolculuğuna çıkmışlar, emir demiri keserya dönem padişahlıkla idare edildiği için : Almanların teskere meskere maskaralıklarına muhatap olma durumlarıda yoktu. Zaten fiili olarak onada gerek yoktu, çünkü ; kuzey doğu bölgesindeki Rus işkali birbaşına bir savaş sebebiydi. 1914 soğuk kış şartlarında 22/ 23 aralık günlerinde çok perişan bir vaziyette 90 bin kişilik bu teçhizzatsız aç çıplak insanları almanların ikinci cepe açma isteklerini yerine getirme uşaklığını 2 hafta içinde soğukta donarak ölen anadolunun yoksul evlatları’nın dramlarıyla göstermiştir osmanlı sarayı.

Facia’da sağ ve yaralı kurtulan 400 kişiyide esir almıştır Ruslar. Enver son anda paçayı sıyırır, kalan ömrünü : Tacakistan’da geçirir ve orda ölür. Bundan birkaç yıl önce mezarı Türkiye’ye nakl edildi, paşalık ünvanıyla taltif edildi. Ya bizim Mehmetler noldu ? Onlar’ın mezarı bile olmadı, onlar : Allahu’ekber dağlarında, Soğanlı dağlarından aşıp Sarıkamışı geri alma yürüyüşün’de, yağan metrelerce karın altında kaldılar dondular.

Oralarda çok az sayıda mezar var. Ben oralarda iki dönem ordugah’a katıldım. Askerlik yaparken bir kaç mevzi, birkaç toplu mezar, bir’de etrafı taşla çevrili ismini unuttuğum yüzbaşının mezarına rastladım. Yirmi yaşımdayken o dönem hisettiklerim bu gün daha karmaşık duygular mahşerinde hisediyorum.

Özellikl’e AB Tantanaların’ın ayyuk’a çıktığı bu günlerde, bazılarının gün bu gün fırsat bu fırsat : herkes birşeyler istiyor. Ben kişi olarak birşey istemiyorum. Eğer Sarıkamış vakası yıldönümünde içinizde biraz acıma ve pişmanlık gibi insani duygularınız varsa, ailem ‘de, o zaman cepeye gönderilen : Dursun çavuşun, Süleyman’ın, Derviş’in ve Hasan kardeşlerin geride bıraktıkları, eşleri ve fırkat’a verilen çocuklarının akibetini öğrenmek istiyorum.

Birinci paylaşım savaşı yıllarında, çocuklarını savaşta kaybetmiş bir kadının dilin’de dökülen nağmeleri :

<
Tu çı zalımi oy te paşi ‘li millet ani.A>>

Bütün savaşlarda istihnasız sonuç hep aynı acıları doğurur. Savaş sendromu savaşı kazanan’da kaybeden ‘de savaşın galibi yok derler. Ama ben katılmıyorum. Olmaz olurmu hem’de bal gibi var : Bakınız Irak’ta henüz savaş bitmeden , taşınmaya çoktan başlanıldı petrol. Bu günün araştırma konusu olmadığı için Irakı bu örnekle geçeceğım.

Konu gerek trajik, gerek emperyalizme bağlılık mecrasında cereyan etmesi itibariyle üzerinde durulmayi doğru buldum.

Ayrıca iki hafta gibi kısa bir zamanda, dengeler kurallarından çok uzak bir duruşla karşıt gücün üzerine gönderilmesi belki de tarihte eşi ve benzeri bulunmayan bir şavaş gafıdır.

Yoksa sıradan bir kazanın kurbanlarından, Titanik ‘in filmlere konu olan öyküsü değil. 90 bin masum insanın öyküsü. Ve yine 1914 yılın’da toplam nufus’un 12 milyon olduğu bir dönemde, meydana gelişi hane bazında dağılımını incelerseniz , yukarıda aradığımız bir ailede 4 kayip gibi korkunç rakamla karşılaşırsınız Ateş düştüğü yeri yakar Biz anadolunun yerleşik halklarından olup tarihimizin ta MÖ sine dayanan kahraman Şadılların soyundayız.

Tarih boyuca üzerimize gelen Moğol, Arap, Pers, Gregoryanlar, İskender ve haçlıların savaş meydanlarına ev sahipliği yapmışız. Ahmet Arifin dediği gibi : <>

Sonra müslüman dost olarak kimileri yeniden geldiler Oğuz türkleri adıyla. Allah’ın aşkına şavaştık Malazgirt’te. Ve bizler teslim ettik ROMEN Diyojen’i Alpaslan’a. Yani başımız’a ne geldiyse Allah için geldi.

Sonra nemi oldu : bütün dünyanın bildiği gibi at binenin oldu kılıç kuşananın.

Bizim olan herşeyi elimizden kaçırdık. Bu gün, Diyojen’in torunlarından, yardım dileme durumuna gelmişiz.

Kürdün aklı ya kaçarken ya’da ( ……..) başına gelirmiş.

BİR SARIKAMIŞ MAĞDURU AİLE.

NOT :O zor yıllarda Dersim kendi başına özerk bir bölge konumunda’idi.

Kırşehir’de hacı Bektaş ‘ı veli soyundan olup dönemin devlet erkanıyla iyi ilişkileri olan

Çelebi efendi, :Dersim’aşiretlerinin önde geleni Seyit ibrahimi,savaşa katılması için ikna edemedi.Ruslar Erzincanı’ da işkal edince,Baba İbrahim denetimindeki, bütün güçler’le Rus ordusuna karşı 4 cepeden ani baskınlar’la 13 şubat 1915 ten mütakip olarak Rusları ,Kars kapıdan içeri sürmüşlerdir.

Bu iyiliğin karşılığı olarak genç cumhurriyetçiler,1938 de oğlu Seyit rızayı,güvendiği Erzincan’a sığınma esnasında yakalanıp, Elazıg ‘da iğdam edildikten sonra oğlu ve arkadaşlarıyla, birlikte cenazeleri yakılmıştır.

Bu vaka ‘da Tarihin karanlık yaprakları arasında belkide binlerce yıl Kerbela vakası gibi Ehlibeyt zümre’si üzerinde adeta bir Şahadet simgesi olarak hep var olacak.