www.gilaniler.org Sitesine

http://www.gilaniler.org/

Deniz Gezmiş (TARİHİMİZDE İZBIRAKANLAR)

Deniz, Hüseyin, Yusuf. Üç karanfil, üç sıra neferi… 12 Mart cuntasının darağacına götürdüğü üç '68 gençlik hareketi önderi, idam edilişlerinin 38. yılında unutulmayacaklar. Mücadele mirasını omuzlayanlar, onları mezarları başında ve sokaklarda anacaklar.

denizgezmis[1].gif

Üç karanfile idam kararını veren Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, Çankaya'daki evinde nefes kesilerek öldü. Kocatepe Camii’nde sessiz sedasız bir törenle defnedildi. Cenazeye iliştin çok sayıda dedikodu yapıldı. Kimse hatırlamayacak onu bir daha. Tarih kitaplarında ismi bir askeri yargıç olarak kalacak.

Ama ya Denizler. Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde idam kararını dinlerken bile, ideallerinden ödün vermeyen o üç kızıl karanfil…

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan… Halkların gönlünde taht kurmuş üç yiğit devrimci onlar. Mücadeleleri yaşamaya, şimdilerin gençlik hareketine ufuk olmaya devam ediyor.

KİM BİLİR KAÇ…
Kalemiyle onları anlatırken bir şair şöyle demişti arkalarından: “Kağıt bir gemidir devrim, bütün gemiler hurdaya çıksa da sonunda, taşıdığı özgürlük şiiriyle, batmadan yüzer nicedir, dünya sularında. Kim bilir kaç yunus görmüş, kaç Deniz Gezmiş…”

24 yaşında hakkında kalem kırılan Deniz Geçmiş, başeğmeyen bir duruş sergiledi yakalandıktan sonra bile. Karşısına çıkarıldığı İçleri Bakanı’nın üzerine yürüdü, “Amerikanın güvenilir köpekleri” dedi. Gözaltında bir irade savaşına tutuştu. Konuşturamadılar. Yargılananları yargıladı mahkeme salonlarında. Ölümden korkmadıklarını haykırdı. “Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim” dedi Deniz hakimin yüzüne; ve şunları ekledi: “Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken, kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.”

‘ÖLÜM KARŞISINDA ACİZ VE ÇARESİZ DEĞİL’
Onlar sadece yaşarken verdikleri mücadele ile değil, ipe götürülmeden az önce kaleme aldıkları son sözleri ile de bir gelecek yazdılar. Onların yüreklerinden damlayan sözcükler, ailelerinden başlayarak ezilen halklar için ırmaklara dönüştü.

Deniz Gezmiş babasına yazdığı son mektubunda “Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir” demişti. Ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmadığını vurgulayarak cenazesi için vasiyetini dile getirdi: “Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir. Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım”

BİZ BİR DEFA; BİZİ ASANLAR HER GÜN’
Yusuf Aslan, idama götürülmeden önce ‘bütün akrabalara’ hitabıyla yazdığı mektubunda kararlılığını şu sözlerle ifade etmişti: “Biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi uğruna şerefimizle bir defa öleceğiz. Bizi asanlar likleri ile her gün ölecekler.” Babasına yazdığı ve “Rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum” dediği mektubunda ise kendi darağacına giderken bile, arkada kalanları düşünüyordu. Babasından son isteği şu olmuştu: “Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları ara sıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan çok memnun olurum. Her birisi oğlun sayılır…”

'YAZILACAK ÇOK ŞEY VAR, FAKAT SIRASI DEĞİL’
Mütevazi kişiliğiyle örnek oluşturan Hüseyin İnan son mektubunda “Söyleyecek fazla söz bulamıyorum” diye seslenmişti ailesine. “Her insanın sonunda karşılaşacağı sonuç”un karşılarına erken çıktığını not etmişti. Anne ve babasının üzüntü ve acısını dindirmek isteyen Hüseyin İnan, son sözünde şöyle demişti: “Yazılacak çok şey var; fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil. Candan selamlar.”