www.gilaniler.org Sitesine

http://www.gilaniler.org/

Çimen Dağı Efsanesi (ÖYKÜLER)

ÇİMEN DAĞI EFSANESİ ve YÖRESEL ÖYKÜLERİMİZ



Bu dağ Erzurum un aşkale, ile Erzıncan ın mercan ve tercan ılçelerinın kuzey doğusundan keşiş dağları ismini alır kuzey batı ya doğru uzadıkça bayburt tırabzon bağlantısını sağlayan zıgana geçidi ile, kelkitin güneyinden yine erzincan ve karadeniz hattını bağlayan pöske geçidi yada dağı olarak adlandırılan eski ipek yolunun kafkasyaya bağlanan önemli geçitlerindendir. Sivas ilinin imranlı, suşehri ve Gümüşhane ilinin şiran, ilçesinin refahiye ilçe sinırlarının kesiştiği, güney batı sınırını teşkil eden kızıl dağa kadar uzanan, balina sırtını andıran, tek kuşaklı kuzey etekleri yer, yer ormanlı olmakla beraber, esas olarak bol otlaklı ve çıplak dağlar kategrisindedir. Başlangıcı olan doğu kesiminden ortalrına doğru bazı mevkilerde ılıcalar, bögert maden suları, demir ve kömür madenlerinin dışında ; hayvancılığa elverişli verimli meralarınında dikkate değer önemi bulunmaktadır.Diğer önemli konumu ise :eski tarihlerde çimendağının muhtelif bölgelerinde işletilen gümüş madenleri, ve diğer madenlerden - kalan ocaklar günümüze dek varlığını sürdürmektedirler. İklimi kışın çok soğuk olup, yazın sıcak geçer. Kışın kar +fırtınasından oluşan kar kütleleri baharın eriyerek, eteklerindeki doğal göletleri temiz ve berrak sularla silelendirir. Ancak yazın ortalarına doğru bu eşsiz doğal güzellik, yerini içi yenmiş birer babıko ( zırfet ) kasnağı görünümüne bırakır. Yazın dağlarda sürü besleyen ;Badıl ,şadıl ,kürmeş, ve şafaklılar çimenin sayesinde türkiyenin en kaliteli koyunculuğunu ve peynir üretirler. Eski tarihlerde , çimenin orta kesimlerinde otlayan geyik ve karaca sürüleri dolaşıyormuş, ayrıca; Köylüler boş sezonda at , ve katırlarını dağa salarak , hayvanlar çobansız kendi aralarında guruplaşarak aylarca otlanırlarmış. Ateşli silahların halkın elinden yoğunlaşması neticesinde ; dağda yaşayan geyik türlerinin nesilleri'de kesilmiştir. Çevre illerden , ordu ve değişik bölgelerden gelip çimen dağının en çiçekli mevkilerine konaklar, buralardan yılda 200 ton cıvarında bal elde ederler. Sivas, Gümüşhane, Erzincan ve tuncelinin sahip oldukları arıların ; en soylu kafkas arısı cinsidir. Çok çevik ve uzun mesafe uçabilen çalışkan bir arı cinsidir. Arıcılık benim dede mesleğimdir aynı zamanda . Atalarımızın sivas beydağındaki , bir ismide balucları yada baluciyanlar olarak tanılırlar. Refahiye ve imranlı arasında bulunan balukanlar , köyü bizim eski dedelerimizin akrabalarıdır. Bir rivayette : Dedem Mısto Erzincanda gelirken ; çimenin şehit suyu mıntıkasında konaklarken , yanı başındaki çiçekte vızıldayan arının kendisinin arısı olduğunu idia eder. Arkadaşlarına inandırmak için ; arıya al kuşağından kopardığı minacık ipliği bağlar , ve akşam eve döndüğünde ; aynı arının geçekten mıstonun , petekliğindeki kovanına işlediğiini hayretle karşılamışlar. Geleneklerimizde; arıların sırdan gelen bir nasip olduğuna inanırlar. Bu mübareğe malik olmak için ,onu satın almakla değil '' ; ya , çalacaksın ! ya''da bulacaksın '' tılsımından inayet edilirdi. Ne yazıkki '' ; son yıllarda her tarafı kirleten ' mutlak kazanma ve aşırı kar hırsı ; Atalarımızın'dan kalan arılarıda kirletip,şekere vs alıştırıp kendileri gibi asalaklaştırdılar. Arılar artık uçamıyor, kovanların etrafına dökülen maddeleri kovana taşıyarak değişik haşeretler görünümündeler. Rivayete göre bezirgen çukuru diye bilinen kuytuluk yerde, bir çoban uyurken su uğultusuyla uyanmış, aramış taramış su bulamamış. Adı geçen mıntıkada hali hazırda zaten bir kaynak vardır, yalnız çobanın duyduğu ses sıradan kaynakların çıkaracağı sesten farklı heybetli ve gür akan suyun sırrını çözmeye çalışmış sonunda hayal gördüğüne inanıyor. Ertesı yıl yine çobanın aklını karıştımaya başlamış ve neticede suyun yer altında oluşturduğu akarını buluyor suyun tamaradaki şellalenin membası olduğuna inanıp denemek içinde kavalını oradan salı verıyor akara, ve kavalı tamaradaki kırk gözeden birisinden çıkıyor. Sifonda biçok insan bu öyküye doğrudan inanıp tamara suyunu kendi sınırlarına çıkarmak isteyenlerde olmuş eskiden .Bilindiği gibi tamara suyu da yukarıdan gelen kelkit çayıyla birleşerek yeşil ırmağının doğuş havzasını oluşturuyor. Dağın esas isminin erzincan üzümlü ilçesinin, yaslandığı yüksek kesimi olan kişmikar zirvesidir, karşı yakası munzur dağının erzincana bakan kazankaya zirvesidir. Kişmikar ismini eski türkçeden kalma bir isim olarak biliniyor, fakat yöreden değişik kabileler ve aşiretlerin kendi lehçelerinden değişik bir isim de takmışlar ( kısmıkor ) diye de adlandırılıyorsa da bu dil eski balibanlıların kullandığı diyalek zazaki ve dımılki bir lehçe olup,dilin kendine özgü sıkça kullanıldığı ''S'' harfinin etkisindedir. ''Gine bir rivayete baş vurmadan edemiyeceğim, Hazreti ali nin bir seferinde kısmıkor dağını aşacağı esnada dündülün önüne çıkan bir ejderhanın heybetinden ürkerek kişnemesinden esinlenilmiştir kişmikar ismi, efsanaye göre Allahın aslanı ; ejderhayı çatal ağızlı züfikarla bir vuruşla helak olan ejderhanın kanı o zamanlar deniz olan erzincan a kadar akar olmuş ve kızıla boyamış denizi. Erzincan ovasının oluşumuda o tarihten iitibaren Haz Ali tarafından kemah boğazının en dar yerinden üç zülfikar darbesiyle yarılıp suyun çekilmesiyle oluştuğuna inalılmaktadır. Çimen dağının eski tarihlerde, bağrında barındırdığı bir çok kervan sarayların ve yer hanlar ın bulunduğu önemli konak yerleride halen harebeleri mevcut olup tarihi mekanlar sıralamalarında yerlerini korumaktadırlar. Bunlardan urum saray merkez erzincan ilinin kuzey cepesinin 10 km uzağından sipikor geçidinin ilk dağ köylerinin başlama noktasında bulunmaktadır. İkinci si erzincan ovasının bitiş noktasında sivas erzincan karayolunun çardaklı deresinin kuzey kıyısında ''yer han dır. Hanın tarihi mimarının özellikle şiddetli geçen kış iklimi şartlarına özgü tasarladığı, yerden kazılma bir tarihi yolcu evi olduğu bu gün bile yıkıntılarından rahatlıkla, anlaşılabilen belirgin özelliklere sahiptir. ''Hanın yapılış tarihine dair bazı ,veriler mevcuttur . Ortadoğu arşivlerinden alınan bir kaynakta ; Garo sosanyan'adı geçen hanı ve kızıldağ eteklerindeki Gemecük köyüne ilişkin araştırma ve bazı yöresel ayrıntıları aktarmaktadır. Yazara göre Selçuklu devleti döneminde '' Gemecükte kaymakamlık görevini yapan ünlü bir hanedanın kızına taktığı zinnet takılar ile çeyizinin toplam değeri ; dönemin Frenk devlet bütçesine eş değer olduğunu vermektedir. Yazarın verileri kendisini bağlar. Lakin çimen dağının muhtelif bölgelerindeki garip mağaralar ile '' düz zeminde silindir ağızlı derinliği bilinmez bu bacaların belkide altın yada gümüş ocakları olduğunun işaretini vermektedir. Dağımızın bir çok sırrı ve gizemi barındırdığı diğer özelliğide ömeryurdundaki kaya dibinde çıkan uğultulu kaynaktır. Eski yaşlılarımızın yorumuna göre ; bölgenin altında gizli akan suyun sesi yada uğultusu olaraktı. Ayrıca sifonda değişik mevkilerde kilise ismi geçiyor ,fakat gözle görülür herhangi bir viraneye yada kalıntıya raslamak mümkün olmadı. Köyümüzün merkez mezarlığı ,çevresinde bazı mezar kazıma sırasında ; büyük toprak çanak , çömlek vs büyük küp diye tabir edilen boş yada içi toprak dolu şekilde çıkarılan tarihi eserler '' turşu kurulmak üzere evlere taşınıyordu . İnsanlarımızdaki tarih bilinci ve eserlerı kouma vasfı sıfır olunca ; yerde her çıkan kabın içi altın dolu hayali , çok zamanlar isyan edip çıkan her şeyi oracıkta parçalıyorlardı. Bilinçsizlik insanlarımızın en büyük derdi ve dönemin ''vebasından ''daha etkili olabiliyordu . Komşu köyümüz İnözü 'de Takriben 1928 lı yıllarda köydeki eli iş tutan 20 ye yakın genç ve yaşlı ; kazıdıkları bir su kanalında '' Patlamamış büyük bir top mermisini açmaya çalışırlaken infilak eden mermi : 6 nişanlı gencin feci şekilde ölmelerine sebebiyet vermişti. Düğünleri için gün sayan talihsiz kızlar ; boynu bükük ; sevmedikleri belkide hiç görmedikleri diğer komşu köylere gelin gitmişler. Bu üzücü olay şüphesiz bir savaş nedenli kazadır. Çimen dağında yıllarca süren osmanlı rus savaşından arta kalan ; patlayıcı silah ve muhimmatın çevre köylerce terteleye getirilip uzun zaman geçimlerini sağlamışlar. Adı geçen mirasın ve hazınenin , kırıntılarını bizim kuşak tarafından temizlenip yöre çerçilerine birer balon ve bir sakıza bir dizine fişek veriyorduk . geri kalanınıda ateşte patlatıp alem yapıyorduk sifon yaylalarında. . Bu dağlar '' ezel dağlar çiçeği meze dağlar ; olurken bazen 'de derdime dermansın dağlar yada katlime fermansın oluyormuş . Çevre köylerin geçimlerini sağlamak için ; hayvan sırtından erzincana kadar taşıdıkları ,orman ürünleri tomruk ve kömürün karşılığı aldıkları bir kaç kuruşu '' dağda pusu kurmuş eşkıyalara nasip oluyormuş. Öyle perişan anlar yaşıyorlarmışki ; eşkıya guruplarının zaman, zaman sefillerin donlarina kadar soyuldukları söylenirdi dilden dile sifon yaşlılarınca. Şiran ve çevresinde söylenen yedi kardaştan kalan Mehmet hikayesi buna benzer bir soygunda dedem ile amcasının oğlu mehmedin çimenin orta yerinde soyulmaya zorlandıkları bir anda ; eşkıyalarla kendi aralarında geçen diello ve yapılan akıllı taktik sonucunda kurtuluşlarının öyküsüdür. Çimen dağına yuvalanmış nerden geldikleri , kesin bilinmeyen onlarca eşkıya guruplarının yüzünden ; küyümüze karşı birkaç kez haksız yere baskı yapılmış ve köyümüz ateşe verilmiştir. köyde bulunan kadınlarımızca 7 kez söndürülen evlerin damları halen yarı yanık vaziyette tarihe meydan okuyorlar. Diğer sürgün edilen köy 'de kelkit e bağlı yeni köydür . Yeni köyün dağdaki eşkıyalara yataklık yaptıkları gerekçesiyle ; top yekün insanları ,zorla çıkarıp kelkit çayını takiben amasya istikametine doğru sürüklemşler . Köyde yalnız çok yaşlı pir ihtiyar dedeyi bırakmışlar. sifonlu deng bejık ''lerca ağıt yakılmıştır pirlerinin bu hazin sonları için . AĞIT Esker hatın dere malan ..................( Askerler kapımıza geldi Me nezani çıbu zeval ..................( suçumuzu bilemedik Ar dane xaniye male .................( Ev damını ateşe verdiler xebere bıdın talıbe Gale ................ (haber verin Gal'daki taliplere Le, le ane çı zemane .................( Anam , anam ne zamandır Kalık birık şuve mane ................ (Pir ihtiyar kaldı gerı Ar berdane dara giye ................( Ateş verdiler ot yığınına xebere bıdın piredi kiğiye ..............(Haber verin kiğideki pirlere Deng bejık : yöremizdeki zamanın destancılarıdır. yedi bölükte hatırı sayılır sayıda destancılar vardı. Benim yetiştiğim bu yetenekli insanlarımızdan ; sarı oğullarından , rahmetli Kaya sarı ( kel kaya ) Koştu larda Binalı koştu.Daha önceki destancılarımız ; Orta mahalleden hasan çorlu ve mehmet çorludur, mehmet ve hasan çorluların güzel seslendirme kabiliyetleri öne çıkarken ;Binali koştu : bir dıramatık olayı aniden sıcağı , sıcağına olay mahlinden özellikle kederli aile ocağında ağıt yakmasıyla ünlü bir köylümüz ve sanatçımızdı. Kel kaya ise: kulaktan dolma okunan her şeyi yada dinlediğini kesinlikle unutmayan , önemli bir kişilikti , Onun anlattığı ,Hanarzi, Mem'u zin ,Arabi zengu (zenci ), Mem'u alan,Şah hatayı ( Şah ismail), ve diğer hikayelerden Allık ile ,Fattık ,Kel oğlan, Kör oğlu,gibi bi çok kahramanlık ve aşk öykülerini günlrce anlattığına ben ,çok kereler dinleyici oldum. Mehmet çorlu ; Çok güçlü ses havzasına sahip olup , genelde Yemen , kore, dersim , ve karaköse vakalarıyla ilgili destanları uzun hava olarak okurdu . Ne çareki ;ömrünün yarılarında ,oğlu süleymanın bir kaza sonucu, öldüğü gün ; hayatı boyunca söylediği bütün en acı ağıtlarnı o gön süleymana yaktı, ve yürek dağlayan sedasına sarılarak, var gücüyle ağlamaklı o kadarda hüzünlü , kederli ve de acı..... Böylesi talihsizlikler'de kaderin baçka cilvesi. Nitekim ; sürgün kafilesı yarı yolda iken köyün naklihane edilmesinin ,asılsız ve yersız birtakım çevre deki komşu köylerin mera anlaşmazlğına dayanan ,çekememezlik ve çirkin ihtirasçıların gamazlamaları sonucu derhal sörgünlerine karar çıkmıştır. Nerden ve hangi merciler tarafından gönderildiği, anlaşılmayan bir yüz başının emrindeki askerlerce Şebin karahisar yakınlarından geri köylerine dönderilmişlerdir. Yeni köylüler ve çevre talip köyler ; dönüşlerini sağlayan yüzbaşıya Hızırın kendisi olduğuna inanıyorlar. Yakın tarihlere kadar, dilden dile aktarılmış yüzlerce yer han anıları anlatılırdı sifon ve çevre komşu köy sakinlerinince. Dağın derinliklerini ve tarihi geçmişini yazmak ve özetlemek, elbetteki bir kaç efsane ya da kendisine özgü gözellikleriyle tarif etmek yetersizdir.Çükü dağların insanoğlu üzerinde ve yaşama, dair sunduğu nimetlerinden ziyade ; toplumların manevi dünyalarına da hükmeden evliyaların, türbelerin ,ve ziyaretlerin'de kısaca öykülerini aktarmak istiyorum. ''Bunlardan doğu çimen dağının eteklerinde Mama hatun türbesi,ve çayırlı lının dağ kesimini mütakip kelkitin çimen yakasındaki uzantısının en yüksek zirvelerinde, Bacı kardeş ziyareti; ( Topuzlu baba ) çamur mezrasının konumlandığı sipikor geçidinin kol atan mıntıkasına, bir kaç km doğusundadır.Ziyaret karşı, karşıya iki sivri yüksek tepelerden oluşan , özellikle uzaktan görünümü, insana hoş ve manevi keyif veren, özellikle geceleri bazen tepeden, tepeye atılan top atışlarının gizemiyle bir bütün insanı hayretlere düşüre bilecek kutsal değeri vardır. Yöre halkının genelde geldikleri yer eski dersımlılerden oluşmaktadır. Abartısız çimen dağının şebinkarahisara kadar uzanan ve yamaçlarına yerleşen bütün köylerin kökeni dersim, şadıllı ,ve badıllı ile türkmen boylarındandır. Aşiretler in bir kısmının değişik mezheplerle başkalaşıma uğrasa da özünde geneli ziyaret ve türbelere karşı sonsuz sevgi, inanç ve güven duymaktadırlar . Yukarı çimen dağının başlangıç noktalsındaki yerleşim alanlarının eski adı bayburti dersimliler olarakta geçiyor . gümüşhane bayburt ve erzincan 'da dahil bağlı oldukları il erzurm vilayetidir. Yeri gelmişken Kismıkor köyünün evliyasınada biraz değinmek istiyorum. 1914 yıllarında birinci dünya harbi döneminde Erzincanda , görev yapan vt .dr yaver yüzbaşı Nuri bey Hatıratlarında şöyle bir hadiseyi neşrediyor anı defterine : Erzincan ve çevre köylerinin bir kısmında adına ibadet dedikleri bir takım kayri ahlaki ve hurafayi faliyet gösteren ne idiğü belli olmayan dede ve üfrükçülerin halkı kandırma ve yanlış yönlendirme yoluna gittiklerinin malumatını bir zat teşkilatı mahsusa tarafından ,askeri makamlara sunularak derhal gereken tahkikatın yapılması için kendisi ve yaverliğini yaptığı subayla ,birlikte kısmıkora ulaşıyorlar. Söz konusu dini ayın hakkında soruşturmayı başlatmayı daha bitirmeden köyün en büyük bir evinde kendilerini ceme davetli olduklarını bir zat kısmıkor ocakzadeleri tarafından iletiliyor. Cemin başlangıcını hayretle izleyen iki yüksek rütbeli ordu mensubunun '' en akıl almaz manzaranın , evin orta yerindeki ağaç stüne asılı duran bir nevi asa biçimindeki odun parçasının, Canlanarak iri bir ejderha nın hallah, hallah nidalarıyla secde eden cemaatin üzerine süzülerek ağzından ateş püskürdüğüne , bir zat şahit olduklarını ve kendilerinin de neye uğradıklarını anlamadan geri gelip ; gördüklerini üstlerine naklettiklerini ve , ondan sonra hiç bir şikayet ve sanıya mahal vermeden kimsenin o insanlara dokunamayacağı emrini veriyorlar. Burası da tabi yukarda verdiğim, örneğin bir benzeri . Hatıratların geneli gerçek bilgileri içeriyor , benzeri veriler Eski içişleri bakanı İhsan sabri çağlayangil'in hatıralarından görebilirsiniz seyit rıza ile ilgili. Diğer ziyaretler , kozoğlu köyünün eteğine konduğu Şahan baba ve hıdır baba ziyaretleridir. Bütün ziyaretlerin ortak özelliği : bulundukları mevkilerde oldukça yüksek yerlerde oluşlarıdır. Bu dağ güzergahında bulunan diğer ziyaretler: yer han ın bir km ilerisinde refahiye istikametinden şiran hattına ayrılan beş göze boğazının kurmeş aşireti meralarının bitiş hududunun ,,orta çimen suyuınun karşı yakasını teşkil eden çimenin en verimli ve yeşil vadisinin, gavur dağlarına şahin gibi bakan hindi baba ziyaretidir. Yöre halkı yayla zamanı,bu ziyaretleri niyaz edip kurbanlar keserler, Halk arasında söylenen bir rivayete göre: seferberlik zamanında, rusların işkal ettiği bölgelerden biride kontrollerinde bulundurdukları çimen dağıdır. Dönemin rus komutanı karargahını tam hindi babanın tepesine kurdurmuş orda savaşı yönlendırıyormuş. Rus komutan bir gece rüyasında hindi babayı görür ve derhal buradan çekilmelerini buyurmuş. Ondan sonra rus komutan bütün birliklerini topladığı gibi soluğu rusyadan aldığına inanılyor. Hindi baba ziyaretinin doğusunda, badıllı aşiretlerinin ve yanık yaylasının sınırları içinde şehit suyu adında meşhur bir kaynak bulunmaktadır. şehit suyu ziyaret olmakla beraber aynı zamanda ; bir çok hastalıklara şıfa olan değerli bir kaynaktır. Bilhassa küçük baş hayvanlarda salgın haline gelen uyuz ve şab hastalığı gibi sepici marazlara deva sunan, doğal veteriner ve çaresiz kimselerin umudu, lokmanı hekimiydi, Qani'ya şehit. Çimen sırtlarında ve eteklerındeki yerleşim bölgelerindeki ziyaret ve evliyaların, diğerleri ise şunlardır : refahiye çukur çimen köyünde Ali haydar ocakzadeleri, diğeri allolar mevkiine düşen Aslan baba türbesidir. Orçul halkı genelde bu ocak ve ziyaretleri niyaz edip kurbanlar keserler. Ayrıca çimenin orta omurgasını teşkil eden Çavlan ve İnözü yaylarının kara deniz cepesinin,eteklerinde koç burnu gibi şirana doğru eğilen boğaz yaylanın, ve dumülce yaylalarının güzergahlarında karşılıklı konumlandırılmış ,Kaybışık , Ağbaba, Kayber'e ve Yedi bölük merkez mezarlığındaki Ahmet dede türbesı ile , yukarı ve aşağı Kınıklar mezarlığnda Paşa dede türbesidir. Kaybışık ziyareti; Ağbaba ve Kayber'e hakında geniş bilgi bulunmamakla beraber, diğer çevremizdeki farklı mezheplere mensup aşiret ve köylerininde tanıdığı ayrıca son yıllara kadar kendilerininde bu kutsal mekanları korudukları ve yöresindeki ağaç ve odunları dahi yakmadıkları, bilinen gerçeklerdir. " Ahmet dede ve Paşa dedeler ise Alevi toplumunun yöredeki şadıllı aşiretlerinin talipliklerini yaptığı Cemal abdal pirleridir. Doğu ve iç ana dolu bölgesinde yaygın talipleri bulunan, bu dede sülalesinin geçmiş tarihleri; Evladı Resul sülalesine tekabül ettikleri söylenmektedir. Bu konuda cemal abdal pirlerinin ; yalnız Varto, kiği, ve kelkitin yeni köy ve şiranın yedi bölük köyünde yerleşik olduklarıdır. Bu da gösteriyorki ; bütün yörelerdeki talipler aşiretler, ve rayberler, kendi aralarında bu kutsal ocağa mensup, aileyi dörde bölerek kendilerine yolu , adeleti ve hak yolunuda ibadeti yaptırmaları için taksim etmişlerdir. Dolaysıyla ; talipler bu ocağın en elit şahsiyetlerini ve keramet sahibi olarak inandıkları zatların türbelerinide ziyaret olarak tanırlar ve büyük hürmet, saygı ve sevgiyle bağlıydılar talipler. Ahmet dedenin yaşamı ve dedeliğinde ki derin icazet ve kerameti ; dönemi yaşayanların aktarmalarından özetle Birincisi : cem esnasında '' yanı başlama aşamasında ceme girme vasıfları olmayan , yani düşkün ,yada suç işleyen her kim olursa olsun ,ceme iştirak etmişse o cemin yürümesi mümkün olmuyormuş. Ahmet dedenin ilhamı ve cemi yürütme şevki ta baştan kırılıyormuş. Cemi tertipleyen sorumlu şahsiyetlerden derhal ,içerdeki insanların tümünün barışık ve her hangi bir dargınlığı olanların suç unsuruna göre soruşturması yapılıp, orada insanlar huzurnda cezalandırılırlarmış. Suç unsurları : Zina, hırsızlık, sınır bozma ,boşanma , iki evlilik vs gibi suçlar istisnasız af edilmeyen ve, cemden soyutlanılırdı ki bunun genel tanımı düşkünlüktür. Diğer af edilir suçların mütevası daha , küçük boyutlu hata ve bir takım kavga ve küfür mayetinde olanları ; dede onları dara kaldırıp ;sorgular ve tövbelerini isterdi. Bu insanların yaşı ve itibarları ne olursa olsun , cemin yapıldığı büyük bir evin köşesinde , ayakta bekletilirdiler. Dede kararını açıklamadan önce ; diğer toplumunda genelinin görüşünü ve rızasını aldıktan sonra , sanıkların aklanması yada cemden atılmaları sağlanır yeniden cem ayını başlardı. Kısaca bütün dede ocaklarının başı Hacı bektaşı velidir. Bilindiği üzere Hacı bektaşı veli ; 12 imamlardan , İmam Rızanın yedinci göbekten torunudur. Bu da dedelerin ( gerçek anlamda ) Evladı resul soyundan olduğunun toplumumuzda yaygin olan inayetlerdendir. Lakin ; '' Kerbela vakasından, Ehli beyt sülalesinden kaç kişinin kurtulduğunun, gerçek rakamı bilinmemektedir. Eğer, bin yıl öncesinin toplum yapısına dayanarak söyliye bileceğimiz bir şey varsa; kesinlikle bu günün toplum yapısını takip ederek bir takım bilgilere gerçek anlamda ulaşmak mümkün olur diye düşünüyorum. Örneğin :Ehli-Beyt kavramı ;'' Kerbeladan 'da çok ötelerde , ta hazıretı ademın zurriyetinden Şit nebi ye dayanan bir evsanedir. Dolaysıyla bu mitolojik inanç İslamiyetin doğuş yıllarından, İslamiyeti ilk kabul eden bir kabile reizinin kullandığı probaganda araci olasiligi muhtemeldir..


Yazan: Metin