www.gilaniler.org Sitesine

http://www.gilaniler.org/

Sifonda Dedelik (SİFONDA DEDELİK)

SİFONDA DEDELİK KURUMU VE ŞADİ AŞİRETİ.

Tarihteki en büyük alevi katliyamında sorumlu Yavuz Selim 1514 Çaldıran Savaşı öncesinde kelimenin gerçek anlamıyla 7’den 70’e onbinlerce insanın salt Alevi oldukları gerekçesiyle katledilmesi yönünde buyruklar vermiştir. Resmi tarihler bu sayının 40 bin ila 90 bin arasında olduğunu kaydetmektedirler. Alevilere yönelik katliam politikası Kanuni ve sonrasında da bütün hızıyla –tabi Osmanlının gücü varsa- devam etmiştir. Osmanlı iktidar çevreleri ısrarla “Alevilerin İslamiyetten saptıklarını” söyleyerek bu gerekçeyle katllerinin vacip olacağı sonucuna varmışlardır. Onlara göre Aleviler yani tarihteki adıyla Kızılbaşlar-Rafiziler cem yapmakta, semah dönmekte, kadınlı erkekli bir arada bulunmakta, deyişler söylemekte, bağlama çalmaktadırlar. Tüm bunların İslamiyet ile bağdaşması mümkün değildir. Camiye gitmeyen, namaz kılmayan, Ramazan’da oruç tutmayan bu insanların İslamiyetle bir ilişkisi kalmamıştır. Osmanlının katliam politikalarının zaman zaman “ikna” politikalarıyla de desteklendiği görülür. Katletmekle Alevilerin kökünü kurutamadığının farkına varan Osmanlı Alevileri Alevi olmaktan çıkararak Alevi sorununu çözmenin daha kolay olacağının farkına varmıştır. Bu tutumun adı asimilasyondur.
Anadolu nüfusunun 1500’lerin başında büyük oranda sünni olmayan insanlardan oluştuğu birçok belgede kaydedilmektedir. Osmanlı Şeriatı ancak bazı büyük ve merkezi Osmanlı kentlerinde kendisini var edebilmiştir. Bunun dışında Anadolu kırında şeriatın izine dahi rastlanmaz. Bu durum göz önüne alındığında Osmanlı’nın asimilasyon politikasında oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Osmanlı şeriatı kılıçla, katliamla yapamadığını “ikna” yoluyla başarmıştır. 16.yüzyılın başında 10 milyonluk Anadolu nüfusunun 8 milyondan fazlası şeriat dışı inanç sahiplerinden oluşurken 20.yüzyılın başında bu oran tam tersine dönmüştür. Osmanlı padişahlarına akıl veren şeriat alimleri kılıçla insanları yola getirmenin imkansızlığını fark eder etmez ikna yolu ve bunun araçlarını gündeme getirmişlerdir.
17.yüzyılın başında padişaha sunulan bir fetvada / raporda Alevilerin nasıl asimile edileceği açıklanır. Buna göre:
1.Alevi köylerine acilen camiler yapılmalıdır.
2.Şeriat konusunda bilgili, azimli hocalar bu köylere tayin edilmelidir.
3.Bu köylerde şeriatı öğretecek mektepler açılmalıdır.
Bu gösterilen asimilasyon edimleri / talimatları son derece dikkat çekicidir.
Çünkü burada asimilasyon için önerilen yöntemler birkaç yüzyıl arayla yeniden yeniden gündeme gelmiştir.
Günümüzde de bu yöntemin aynı şekilde sürdürülüyor olması Osmanlı anlayışından esaslı bir kopuş olmadığı tam tersine sözkonusu olan Aleviler olduğu zaman aynı yaklaşımın varlığını sürdürdüğüdür. 12 Eylül dönemi bunun tipik bir gerçekleşme zamanıdır. Bu dönemde Osmanlı kafası yeniden işlemeye başlamıştır. Alevi köylerine zorla cami yapılması, bu camilere sünni hocaların tayin edilmesi, köylülerin namaz kılmaya zorlanması, alevi çocuklarını da içeren zorunlu din dersi uygulaması adeta yüzyıllar öncesini yeniden hortlatmıştır.
Anadolu Aleviliği'nin sosyal ve dinsel yapılanmasında temel öneme sahip kurumlardan en önemlisi "Dedelik Kurumu"dur. 19. Yüzyıl sonlarında Anadolu'da yaşanan sosyo-ekonomik dönüşüm ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sonrası giderek artan oranda yaşanan kırdan kente göç olgusu nedeniyle, zayıflamış olan bu kurum, Anadolu'da Aleviliğin günümüze ulaşmasında birinci derecede rol oynamıştır. Bu bakımdan Anadolu’da Alevilik konusunun anlaşılabilmesinde bu kurum anahtar role sahiptir dersek fazla abartmış olmayız. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve cumhuriyeti kuran kadronun sosyo-ekonomik yapıyı dönüştürmek için yaptıkları yapısal müdaheleler sonucunda Ocak Sistemi ve Dedelik Kurumu giderek zayıflamaya başlamış, bugün artık işlevsiz ancak temsilcilerinin yani Dedelerin ve Taliplerin ismen varolduğu bir durum ortaya çıkmıştır.Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı sosyo-ekonomik değişim sürecinde Ocak Sistemi işlevsiz hale gelmiş, Ocak Sisteminin temel unsuru olan Dedelerin işlevleri giderek yeni sosyal kurumlarca özümsenir olmuştur. Bugün içinde bulunulan durum bu kurum bakımından da bir geçiş aşamasını simgelemektedir. Eski etkili işlevlerine kavuşmaları olanaksız olan bu kuruma bugünün toplumsal yapısının ne gibi roller vereceğini veya işlevsiz tarihe malolmuş bir kurum halini alıp almayacağını zaman gösterecektir. Sifonde bu üç gelişim süreci yani katliyam, asimlasiyon, ve ekonemik gelişimin gertırdığı tablo sonucunda dedelik kurumu giderek işlevsizleşmiştir. Bu gün dedelerımızın kaldığı Çamyurdu malesi tam anlamiyle bir viraneyı andırmaktadır. Diğer mahlelerde bir kaç ev varken Çamyurdunda hiç bir şey yanı kelimenın tam anlamiyle taş üstünde taş kalmamiştır.

ŞADİ AŞİRETİ.

Yedibolük köyü şadi aşiretindedır bu aşiret kürt ve alevidir. Aşiretimiz kürtlerın anadoludaki en büyük aşiretındedır. Hata bazı kaynaklarda Türklerin anadoluya girişine 70 bin kişilik bir kuvetle destek vermiştir. Şadi aşireti gerek osmanlı gerekse cummürriyet tarihi boyunca çıkan isyanlara katılmadıkları için devlet tarafında çeşitli yerlere yerleştırılmiş ve devletin güvenini kazanmiştir. Bu anlamda anadolunun her yerine dağıtılan Şadiler aslında devletın bu asimlasiyon politikaların soncunda büyük bir kesmi asımla olmuştur. Şiranda yaşiyan şadiller, Başta Sifon, Daribük, Eldiği, Tebedam, Susuz. Balhasar köylerıdir.
Şadıllı aşireti yedi boya ayrılıyor. (7 kardeş hikayesi)Şadıl aşiretinde olan Karayaprak köy, derneğinin yapmış olduğu bir araştırma göre aşiretimizin boylarını.
1-Bilican Aşireti yani Sağiler
2-Berliki Aşireti yani Çelğikiler
3-Gıresun Aşireti yani Gebikanlar
4-Kobatan Aşireti yani Şatiriler
5-Botukan Aşireti yani dıznabotlar
6-Butikan Aşireti yani Sefikanlar
7-Giriyan Aşireti yani Gulikanlar
Bu boyların isimleri Erzincan Refahiye ilçesine bağlı Orçul Gümüşhane Şirana bağlı bazı köylerde mevcuttur. Bu yukarıda yazdığım aşiret boylarının konuşma dili lehçeleri aynıdır.

BAŞLICA KONUŞMA DİLLERİ.

1-Kürtçe 2-Azerice 3-Farsça 4-Dersimce konuşma dileri vardır
Şahdililer Anadoluya gelen en büyük gurubu Bingöl iline bağlı Kiği ilçesine Gırı Gakvin eteklerine kaymış ve bu yerde yerleşmeye çalışmışlar bu kezde o bölgeye o tarihte hakim Ermeni saldırısına uğramış ve aşiret reisleri Bağın Kalesinde zindana atılmışlardır .Ancak o tarihlerde o bölgeye yakın ve bugünde Elazığ ili Karakoçan ilçesinebağlı [Delikan] köyünü kuran ve yerleşen Seyit Nuri Cemalettin [Halk arasında Cemal Abdal]olarak bilinenzat tarafından kurtarılır Şahdililer Cemal Abdala ikrar verip talibi olmuşlardır.
Şahşadılılarla ilgili bilgilerde bunların Anadoludaki en büyük aşiret boyların olduklari ve Türkiyenin pek çok iline dağılmışlar.

ANADOLUDA ŞADİLİ AŞİRETİ TARİHÇESİ.

Artık Kiği bölgesine yerleşmesinde engel kalmayan Şahdililer bu bölgede bir çok yerleşim birimi kurup buraya yerleşmişler ,bu yerleşim birimlerinden biride Bilican Köyüdür daha sonraları bu yöreden ayrılıp başka yörelere giden halkada Bilican`lılar denilmiştir temelde bu insanlar birbirine bağlı Şahdili Aşireti kolundandırlar.Şahdililrin Seyit Nuri Cemalettine ikrar vermeleri de kendilerini mucizatı ike Bağın zindanlarından kurtarmaları nedeniyledir o tarihten bu yana Şahdililer Cemalabdala biat edip talip olmuşlardır.
Bu bilgiler tamamen Seyit Cemal {Cemal Abdal`ın} seceresine dayalıdır, söz konusu secere Cemal Abdal `ın türbesinin ve ocak evinin bulunduğu Delikanda köyündedir bu secere Selçuklu İmparatoru Alaatin Keykubat tarafından da turası ile mühürlenerek onaylanmıştır.
Bilicanlılar daha sonraları çeşitli nedenlerle bir kısım halk Bilican köyünden göç ederek başka bölgelere gidip yerleşmişlerdir Karayaprak köyüde bunun bir örneğidir.
Anadolu Alevi ocaklarının Horasan’dan geliş yollarının Sürmeli Çukur-Aras boyları olduğu kesinleşir.
Bu şu demektir ki Malazgirit’ten önce Şadılılar Anadolu’ya gelmişlerdir.Şadılı köylerinin bugün Anadolu’da olanları aşağı yukarı şunlardır:
Tunceli-Malazgirt’te Muhundu,Canik,Kırzi,Dırban,Hivedan,İsnis köyleri,
Erzincan-Ilıç’ta Kırzi köyü Tercan’da Keşan komu,Sivas-Kangal’da Yellice köyü,Varto bölgesinde Şahdeli adıyla tanınan bir aşiretin Şadılı
kökeninden olduğu ve Alevi inancında bulunduğu bölge tarihinde anlatılmaktadır.
Elazığ,Tunceli,Bingöl ve Diyarbakır bölgelerinde ise Kubathan,Okçiyan ,Kimsoran,Cunan,Zimtek oymakları ve doğrudan doğruya Şadılı adını taşıyan bir oymak vardır.Bu son oymak Kiğı’ya bağlı Yazıcıoğullarının korumasında 60 köylük bir yerleşim durumundadır.
Azerbaycan Şadılılarının bir kesimi daha sonraları Irak bölgesine gitmişler ve oralarda yerleşmişlerdir.
Irak Selçuklularının ünlü atabeki Selahaddin Eyubi de bu soydandır .
Ancak Selahaddin Eyyubi`nin aslında bu oymağın kurucusu Şadi`nin değil de daha sonraki Şadi `nin torunu olduğu da tarihler nedeniylede kesindir.

ŞADİLERİN BAĞLI OLDUĞU PİR CEMAL ABDAL HAZRETLER TÜRBESİ.

Selçuklu döneminde 1160-1230 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Pir Cemal Abdal Orta Asya' dan Anadolu'ya gelen Yesevi şeyhlerinden biridir. Anlatılan rivayetlere göre Mevlana Celalettin Rumi'nin babası Bahaeddin Veled 'le birlikte Belh yöresinden kalkarak önce Erzincan'a daha sonra, Pir Cemal Abdal'la aynı oymaktan olan Okçu Yusuf ve kardeşleri
Hamza, Bahadır, Çakabey, Kızıl ve Şevti ile birlikte bugünkü Okçular Köyüne geldiği ve buraya yerleşmelerine ise Sultan Alaaddin Keykubat'ın aracılık ettiği söylenir. Pir Cemal Abdal'ın Üçbudak Köyü'ndeki ev kalıntısından kalan izlere halen rastlamak mümkündür.(Devletın kaynaklarına göre) Karakoçan ilçesinin kuzey batısında bulunan Üçbudak Köyü'nde medfundur. Mezarı son yıllarda mermer bir sanduka içine alınmıştır. Bu mermer sandukanın etrafı demir bir kafesle çevrilidir
Cemal Abdal Ocağı Elazığ Karakoçan’da Madran ile Delikan Köylerinin arasında bulunmaktadır.( alevi kaynaklarına göre) İki türbe vardır. Büyük Cemal Abdal ve Küçük Cemal Abdal türbeleri. Şadılı Aşireti’nin bir bölümü bu ocağın talipleridir. Cemal Abdal Ocağı Dedelerinin mürşidleri ise Ağuiçen Ocağı Dedeleridir. Tunceli ili Mazgirt ilçesi’de bulunan Kızılkale Köyü’nde de bu ocağa mensup Dede aileleri bulunur. Cemal Abdal, Derviş Cemal ve Seyyid Nuri Cemaleddin’in aynı kişi olduğu ifade edilmektedir.

Not: Çalişma aşamasında olan şadi aşiretimizin, Anadoluya geliş dönemi ve nerden geldikleri konusu olacaktır. Aslını inkar eden haramzadedır. Geçmişi unutturmamak adına.