Günün Sözü :  Sitemize Hoşgeldiniz Gılaniler Web Sitesi Köyümüzün Tanıtımı Görevi Üslenmiş Bir Sitedir. Herşey Unutturmamak Adına   
PİR SULTAN ABDAL

pir_sultan.jpg

YEDİBÖLÜK KÖYÜ

Kapat AA...ÖNSÖZ

Kapat ANILARLA SİFON

Kapat AĞIT

Kapat DİL

Kapat EĞİTİM

Kapat GELENEKLERİMİZ

Kapat GENÇLİK ETKİNLİĞİ

Kapat GENÇLİĞİMİZ

Kapat GURBETTEKİLER

Kapat GÖRÜŞ

Kapat HARİTA

Kapat KAYIPLARIMIZ

Kapat KUSPO 3,6 HAZİREN 2010

Kapat KUSPO VİDEOLARI

Kapat KÖY RESİMLERİ

Kapat KÖY VİDEOLARI

Kapat KÖYÜMÜZÜN OZANLARI

Kapat KÜLTÜTÜMÜZ

Kapat KÜRT SORUNU

Kapat NUFUS

Kapat PROJELERLER

Kapat SANAT

Kapat SEMTLARIMIZ

Kapat SOYAĞACIMIZ

Kapat SİFONDA DEDELİK

Kapat TARİHİ BELGE

Kapat TARİHİMİZ

Kapat TARİHİMİZDE İZBIRAKANLAR

Kapat YAZ ETKİNLİKLERİ

Kapat YORUM

Kapat YÖRESEL ATA SÖZLERİMİZ

Kapat YİTİRDİKLERİMİZ

Kapat ÖYKÜLER

Kapat ŞADİ AŞİRETİ

Kapat ŞİRANIN KÖYLERİ

ALEVİ YOLU VE ÖRETİSİ

Kapat ALEVİ PİR VE ERENLERİ

Kapat ALEVİ DERGAHLARI

Kapat ALEVİ OCAKLARI

Kapat ALEVİ SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENİ

Kapat ALEVİ ÖĞRETİSİ

Kapat ALEVİLİKTE KURBAN

Kapat ALEVİLİĞİN GİZLİ TARİHİ

Kapat ALEVİLİĞİN TARİHSEL BOYUTU

Kapat AYİN-İ CEM

Kapat BATAL GAZİ

Kapat BOZ ATLI HIZIR

Kapat BÜYÜK OSMANLI YALANI

Kapat CEM VE 12 HIZMET

Kapat DERGAH DEVLETLERİ

Kapat DİL KURUMUNCA ALEVİLİK

Kapat EHL-İ BEYT'LER ALEVİMİ

Kapat HACİ BEKTAŞ VBELİ

Kapat LUVİ`LER ALUVİLER

Kapat OZANLARIMIZ

Kapat TURNA KUÇU

Kapat TURNA KUÇU SÜRATINDA MURŞİT

Kapat VARİDAT

Kapat YAS-I MATEM

Kapat YEDİ ULU ALEVİ OZANI

Kapat İNAÇ BOYUTUYLA ALEVİLİK

SPONSOR
SAYAÇ

   Ziyaretçi

   şu An Bağlı

TAKVİM
GAYETE
Site Hakkında Bilgilendirilmek için Gazetemize Katılınız.
Katıl
Çık
3 Katılımcılar
İNFO
ALEVİ PİR VE ERENLERİ - Abdal Musa
ABDAL MUSA

 
Abdal Musa, Hacı Bektaş’ın önde gelen ardıllarındandır (Alevilikte: halifelerinden). Söylenceler O’nu Anadolu’nun gözcüsü olarak gösterirler. Bektaşi meydanındaki oniki posttan onbirincisi olan “ayakçı postu” O’nundur ve “Abdal Musa Postu” olarak adlandırılır.

Soyunun Ortaasya’dan gelmesi nedeniyle “Horasan Erenleri”nden sayılır. Azerbaycan’a bağlı Hoy’dan olduğu söylense de Anadolu’ya Horasan’dan gelmiştir. Bektaşiler, peygamber soyundan geldiğini, yani “seyyid” olduğunu düşünürler. Babası Hasan Gazi’dir. Dedesi Haydar Ata ise Hacı Bektaş’ın amcasıdır. Hacı Bektaş’la yakın akrabalığı vardır. Annesi Ana Sultan, kız kardeşi ise Hüsniye Bacı’dır. Annesi ile kız kardeşinin mezarları Elmalı’nın Tekke köyünde, Abdal Musa Tekkesi’ndedir.

Aşıkpaşaoğlu Tarihi’nde Abdal Musa’ya ilişkin bilgiler vardır. Aşıkpaşaoğlu, Abdal Musa’yı Hacı Bektaş’ın “müridi”, Hatun Ana(Kadıncık Ana)’nınsa “muhibi” olarak gösterir. Abdal Musa Sulucakarahöyük’te Hacı Bektaş’ın yatırının başında bir süre kalmış, büyük bir olasılıkla Hacı Bektaş Degahı’nı Kadıncık Ana ile birlikte o kurmuş, Orhan Bey döneminde savaşlara katılmış, özellikle Bursa’nın alınmasında(1326) bulunmuş, bir asker üsküfünü başına koyarak geri geldiğinden Bektaşiler’in “Elifi tac”ı böylece onunla gelenekleşmiştir.

Abdal Musa, XIII. y. yılın son yarısıyla XIV. y. yılın ilk yarısı içerisinde yaşamış olmalıdır. Kaynaklar ve söylenceler O’nun Orhan Bey döneminde yaşadığını ve Bursa’nın alınmasına katıldığını vurguyla belirtirler. Eğer böyleyse Hacı Bektaş’ın son dönemine kavuşmuştur. Bursa ve Orhan Bey zamanına rastlayan dönemiyse O’nun oldukça olgunluk ve yaşlılık dönemi olmalıdır. Yeniçeriliğin kuruluşuna(1363) ya kalmamış olmalı, ya da Yeniçeri dönemi savaşlara katılmamış olmalıdır. Bu nedenle “Elifi tac” Yeniçeriler’le katıldığı savaşlardan değil de, daha önceki akınlara katılışı sırasıyla ilgili bir söylenceye bağlanabilir.

Abdal Musa uzun zaman Bursa’da kaldığından ve Orhan Bey döneminde yararlı hizmetlerde bulunduğundan, kendisine Bursa’da bir makam verilmiştir. O ise daha sonraları heterodoks Türkmenler’in yoğunlukta olduğu yöreleri tercih etmiş, önce Aydın bölgesine, sonraysa Kızılbaşlık-Aleviliğin merkezi Teke bölgesine göçmüştür. Antalya dolaylarını ve Toros dağları eteklerini tercih ederek Elmalı’ya yerleşmiştir. Bektaşilik inancında merkez dergâhtan sonra en önemli bir Bektaşi dergahı olarak bilinen Elmalı Tekkesi’ni kurmuştur. Mezarı oradadır. Elmalı aynı zamanda Tahtacı Alevleri’nin yaşadığı önemli bir merkezdir. Hasluck bura tarikat üyelerinin mali durumlarının iyi olduğunu belirtir.

Bektaşi eşik(asitane) ve dergahlarının en büyüklerinden ikisinin Abdal Musa ve O’nun halifesi olan Kaygusuz Abdal adına kurulmuş olması, Abdal Musa’nın Bektaşilik içerisindeki yerinin önemini gösterir. Zaten, Abdal Musa’nın da Alevi-Bektaşiler içerisinde önemli bir yeri vardır. Alevi yolunun kurallarını Abdal Musa netleştirmiştir. Aleviler, Balım Sultan’dan çok, Abdal Musa’ya önem verir, adına özel Cemler düzenler ve kurban keserler. Abdal Musa bu yönüyle kimi kez Hacı Bektaş’tan bile öne çıkarılır.

Arşiv belgelerine göre, Abdal Musa’nın Fenike köylerinde vakıf arazileri vardır. Hatta O’na bağlı Bektaşi tekkeleri de kurulmuştur. Manisa’nın Adala bucağında Abdal Musa adına vakfedilmiş çiftlikler vardır. Abdal Musa Tekkesi’ni XVII. y. yılda gezen Evliya Çelebi tekkenin varlıklı olduğunu belirtir. Bektaşilik, Abdal Musa yoluyla Doğu Anadolu’da, Batı Anadolu’da, Balkanlar’da, Rodos ve Girit’te tutunur ve tanınır. Zile- Emirören köyünde bir mezar, Abdal Musa mezarı olarak bilinir. Divriği’nin Timisi köyünde Abdal Musa koruluğu vardır. Divriği’ye bağlı Hergün tuzlasındaki 80 dikili taş “Abdal Musa’nın askerleri” olarak adlandırılır. “Abdal Musa’nın askerleri” miti Doğu Anadolu’nun Alevi çevrelerinin tümünde yaygındır. Anadolu Alevileri Muharrem ayında Abdal Musa çorbası(aşuresi) dağıtırlar. Bosna’nın Sarajova bölgesi, aşure çorbasına Abdal Musa çorbası derler. Bosna’dan Azerbaycan’a kadar Alevi- Bektaşiler Abdal Musa kurbanı keserler. Araştırmacı W. Bauer’e göre Bektaşiliğin batı ve güney batıya yayılması ve özellikle Likya’da tutunması Abdal Musa yoluyla olmuştur.

Kaygusuz Abdal, Kafi Baba, Budala Sultan, Sevündük Dede, Kilerci Baba, Baltası Gedik, Mesten Dede, Keramet Baba, Hasan Baba, Oturak Dede’ler ise Abdal Musa’ya, ya da zaman içerisinde tekkesine bağlanmış Bektaşi babalarıdır. Kafi Baba, Abdal Musa’nın mürididir. Kaygusuz Abdal’sa halifesidir ve Mısır’a görevlendirmiştir.



ABDAL MUSA SULTAN’DAN ÖĞÜTLER*

“İmdi ol Sultanın sırrını sakla.
Az söz söyle. İnançlı ve bağlı ol.
Kavgalı yerden kaç, uzaklaş.
Bilmediğin kişiye yakın olma.
Düşmanlığı sabit ve ilerlemiş kişi ile dost olma.
Hiç kimsenin düştüğü kötü duruma, uğradığı bir musibete gülme.
Kendinden ulu kimselerle mücadeleye girişme.
Doğru (müstakim) ol, sıkıntıları ve felaketleri sabırla karşıla.
Sözünü önce düşün (fikir idüb), sonra söyle.
Sırrını çocuğa ve kadına (oğlana ve avrete) söyleme.
İbadete ve mala güvenme.
Yumuşak huylu ve güvenilir, temiz (halim ve selim) insan ol.
İnkârcıya (münkire) gönül verme;
Tanrı dostlarının (Evliyaullahın) sözlerini onlara söyleme.
Kimseye hoşhuy deme.
Ne dünyaya fazla meyil göster,
ne de dünya için gönlünü mahzun et.
Kimseye bir çıkar için dervişlik satma.
Zahir padişahına yakın olma.
Mevki sahibi olanlara, vezir veya sair devlet adamlarının yanına varıp yüzsuyu dökme, yalvarma.
‘Bana eyi desinler’ diye sofuluk satma.
Düşmanına yüz verme.
Bulunduğun duruma şükreyle.
Zinadan uzak dur.
Elinden gelirse yalnız yemek yeme.
Tarikat pir-daşını gerçek kardaşun bil,ondan ayrı görme.
Gönlünü tanrı dostlarından ve mürşidden asla ayırma ve Hakk divanından ayrılma ve verdiğin sözde, ikrarında dur.
Vaktini boşa harcama.
Evrenin en ulusu (Server-i Kâinat) Efendimiz Muhammed’i, Ali’yi, Ali’nin yakın dostlarıyla İmam Hasan ve Hüseyin’i (Eshab-ı Ali ve İmameyn) daima salâvatla, yakarıyla anımsa ki Evrenin Efendisi (Seyyid-i Kâinat) Peygamberimizin şefaatine mazhar olasın.
Hakk ehliyle (Ehlullah) ile muhabbette iken; ‘Eyvallah, kerem ettiniz’ deyip niyazda bulun.
Muhammed’e ve Ali’ye düşmanlık arzusunda bulunan inançsızlar ile sohbet etme. Çünkü onların dostluğu sana yarar getirmez.
Sakın İmamlara ihanet edenlere ‘iyidür’ demeyesin.
Dış görünüşünü süsleme, gönlünü güzelleştir.
Kallaş ve pirsiz kişiler ile yoldaş olma, zira yol ve erkân bozulur.
Kötü (yavuz) olma, zira yirmi dört saat içinde bin devire girersin ve o devirlerin hangisinde bulunur isen o sıfata bürünüp mahşer meydanına çıkarsın (haşrolursun).
Sürekli, sonsuza değin (Baki) gerçekler demine Hû! Dost Allah, eyvallah!”

* Bu metin, Musa Seyirci’nin (Abdal Musa Sultan, İstanbul, 1994, s. 5) ve Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’in (Abdal Musa Sultan Velâyetnamesi, Ankara, 1999, s. xi) yayınlamış olduğu iki farklı Abdal Musa Sultan Pendnamesi karşılaştırılarak oluşturuldu.

ÖNSÖZ
1990’lı yılların başlarında yaptığım Abdal Musa Sultan üzerine ilk araştırmamı ve varmış olduğum sonuçları bir makale halinde yayınlamıştım. Daha sonraki yıllar bu çalışmayı, uzun aralıklarla çıkan iki kitabımda yeni ek bilgilerle genişleterek birer bölüm olarak sunmuştum.

2005 yılının ilk aylarında Abdal Musa Sultan Velâyetnamesi’nin bir elyazması fotokopisi elime geçti. Yazmanın sonunda, beşinci İmam Zeynelabidin oğlu Zeyd soyundan inme Veli Baba Sultan bin Hüseyin (ö.1647–8) imzasının bulunduğunu görünce kafamda, bu yazmanın ışığında Abdal Musa’yı yeniden ele alarak, Velâyetname metniyle birlikte kitaplaştırma düşüncesi doğdu.

Abdal Musa Sultan’ın tarihsel ve siyasal kişiliği çok önemliydi. Hacı Bektaş Veli’nin ardılı olarak, Beylikler Dönemi’nde XIV. yüzyılın ortalarına doğru Anadolu tarihini değiştirecek bir tercihte bulunmuş; resmi tarihin anlattıklarının tersine Osmanoğlu Orhan’ı (ö.1362) terk ederek, Aydınoğlu Umur’u (ö.1348) desteklemiştir. Onun büyük donanmalarla denizlere egemen olma ve Bizans yönetiminin muhalif prensleriyle dostluklar kurarak, güçlü bir biçimde Balkanlara, Avrupa’ya açılma siyasetini beğeniyor olmalıydı ki, ona kızıl börk giydirip el vererek Gazi yapmış, sonra yanına kırk gazisiyle Seyyid Ali Sultan’ı katarak Çanakkale Boğazını nereden geçeceğine dair taktik vermişti.

Umur Gazi’nin kendileri için yaşamsal tehlike gösteren bu siyasetini erken anlayan Avrupalı feodalleri, 1348 yılında Papa’nın da desteğiyle hazırladıkları ve Venediklilerin komuta ettiği büyük bir Haçlı donanmasıyla aniden İzmir’e baskın yapıp Aydınoğulları donanmasını yok ettiler. Bu baskına yiğitçe direnen Umur Gazi de genç yaşta yaşamını yitirdi. Baskın defedilip, Haçlı donanması yok edilebilseydi tarihin seyri kesinlikle değişecek, belki bugün Osmanoğullarının değil, Aydınoğullarınınki gerçek tarihimiz olacaktı.

Teke Beyliği de Abdal Musa Sultan yaşarken Osmanoğullarına bağlanmamıştı. Ama Seyyid Ali Sultan’ın (ö.1402) Osmanoğullarının, Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa komutasında Çardak’tan (Çanakkale) Trakya’ya ilk geçişlerinde birlikte olduğu menakıpnamelerde anlatıldığına göre, kendisinden kılavuz olarak yararlanılmıştır. Demek ki o seçimini yapmış, yıllar önce Umur Gazi ile aynı yollardan birkaç kez Trakya’ya geçmiş olduğundan, askersel deneyimlerini ve bölge hakkındaki bilgisini Osmanoğulları’na sunmuştu.

Bunlara değinmemizdeki neden, toplumun alt sınıf katmanlarında halktan kişiler tarafından yazıya geçirilmiş velilerin, inanç önderlerinin söylencesel (efsanevi) yaşam öyküleri, keramet olaylarını içeren menakıpnamelerde ve onların kaleminden çıkmış risalelerde, yönetenlerin fetih ve zaferlerini veren resmi tarihin yazmadığı çok önemli toplumsal hareketler ve tarihsel olaylar gizli olduğunu vurgulamak içindir.

Basılı metinleri ve el yazısından tanıdığımız adları zorla sökebilecek kadar zayıf bir Eski Türkçe bilgisiyle, elimizdeki Veli Baba Elyazması’nda Abdal Musa Sultan Velâyetnamesi ile birlikte Kaygusuz Abdal Pendnamesi, yani “Öğütler Kitapçığı”nın bulunduğunu öğrendiğimiz zaman ilgim daha da arttı. Ancak karşımızda metinlerin çevirme yazı (transliterasyon) güçlüğü bulunuyordu; çünkü yapılacak işte güvenirlilik söz konusu olduğu kadar, ödenecek bedel için kaynak bulmak da sorundu. İlk aklımıza gelen, Edebiyat Fakültesi’nde çalıştığımız yıllardan arkadaşımız ve bu Osmanlıca dil ve bilgisine güven duyduğum elyazmaları uzmanı Doç. Dr. Hüsameddin Aksu oldu ve ona başvurdum. Sağ olsun, bu konuyu görüştüğümüzde ödeyebileceğimiz bir bedeli kabul etti. Arkasından Karacaahmet Sultan Derneği’nin de bu bedeli ödemeyi üstlenmesi işleri kolaylaştırdı.

Ne var ki, metinleri istinsah eden yazıcının yazım yanlışları ve elimizde belgenin yalnız fotokopisini olması yarattığı zorluklar birlikte konuyla yakın ilgisi olmayan arkadaşımızın karşılaştığı çevrimyazı sorunları beni çok uğraştırdı. Metinlerin içeriği hakkında bilgim olduğu için ilk okuyuşta karşılaştığım konuyla ilişkisi olmayan sözcükler, anlamsız cümlelerle ve benzeri zorluklar gerçekten biraz moralim bozuldu. Saptadığım bazı yanlışları kendisiyle buluşup düzelttik, ama bu da yeterli sayılamazdı.

Abdal Musa Sultan hakkında yapılan araştırma ve çalışmaları yeniden gözden geçirip, yayınlanan velâyetname metinlerini bir kere daha inceledik. Zaten ortada birkaç yazar tarafından yayınlanmış iki metin vardı: s. Nüzhed Ergun’un Naci Kum’dan aldığı Isparta nüshası ve Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’in geniş kapsamlı “Abdal Musa Velâyetnamesi” kitabındaki özgün metin. Bu sonuncusu, bizim çevrim yazısını yaptırdığımız Veli Baba elyazmasının bir diğer kopyasıydı. Bereket versin Prof. Güzel, her ne kadar yazarı Veli Baba hakkında bilgi bulamamışsa da (!) Velâyetname özgün metninin tıpkıbasımını kitabın sonuna koymuştu. O çok zayıf eski yazı bilgimizle, çevirim yazıdaki bozuk okunuşları ve yanlış olduklarını sandığım sözcükleri harf be harf karşılaştırarak düzeltme durumunda kaldım. Bu da bizim aylarımızı aldı.

Metinleri bugünün Türkçesine çevirirken, yapabildiğimizce özgün biçemini (orijinal üslubunu) bozmamayı deneyerek anlaşılır kılmaya çaba gösterdik. Zaman zaman bazı sözcüklerin ayraç ( ) içinde eski biçimlerini de verdik. Ayrıca çevirilerde kullandığımız köşeli ayraçlar [ ] içindeki rakamlar, özgün Veli Baba elyazması metinlerinin sayfalarını göstermektedir. Bunlar okuyucunun, çevrimi yazı ve özgün metinlerdeki anlatımın, sözcük ve kavramların karşılaştırmasını kolaylaştıracaktır.

Bu çalışmamız, Ulu Sultan’ın öğütlerini tutarak, “sözünü önce düşünüp sonra söyleyen ve mevki sahiplerine yüzsuyu dökmeyen; kalleş ve pirsizlere yoldaş olmamaya, mürşidden gönlünü ayırmamaya, tek başına nimet yememeye ve yumuşak huylu, güvenilir insan ol”maya çalışanların kafasını ve “gönlünü güzeleştir”sin, diliyorum. İsmail Kaygusuz, Londra, 1 Eylül 2006


ARİF ANLAR BİZİ NİCE SOYDANUZ

Kim ne bilür bizi nice soydanuz
Ne bir zerre oddan ne hod sudanuz .
Bizim hususumuz marifet söyler
Biz Horasan mülkündeki boydanuz.

Yedi deniz bizim keşkülümüzde
Hacım umman ise biz de göldenüz.
Hızır-u İlyas bizim yoldaşımızdur
Ne zerrece günden ne hod aydanuz.

Yedi tamu bize nevbahar oldu
Sekiz uçmak içindeki köydenüz.
Bizüm zahmımuza merhem bulunmaz
Biz kader okuna gizlü yaydanuz.

Tur'da Musa durup münacat eyler
Neslimizi sorar isen Hoy'danuz.
Ali oldum adım oldu bahane
Güvercin donunda geldüm bu hane

ABDAL MUSA oldum geldüm cihana
Arif anlar bizi nice soydanuz.

Kaynak:
1-Abdal Musa Sultan ve Velayetnamesi, sa.40, C.Y.
2-http://www.aleviweb.com

Kurulum Tarihi : 20/12/2017 @ 21:00
Son Güncelleme : 21/12/2017 @ 00:06
Kategori : ALEVİ PİR VE ERENLERİ
Sayfa Oku 1437 defa


Sayfayı Yazdır Sayfayı Yazdır     Sayfayı Yazdır Sayfayı Yazdır


react.gifBu Makaleye Verilen Cevaplar


Hiç Yorum Yok.
Yorum Yazın!



Gımgımın Adı , Halkı ve Bazı Köy Adlarının Tarihi Kaynakları
--

ÜYE GİRİŞİ

Tekrar Giriş Yap
---

Kullanıcı Adı:

Gizli Kodunuz (Şifrenizdir - Kimliğinizle Bağlantılı- Unutmayınız)


 Üye Sayısı 350 üye


Bağlı Kullanıcılar

( Hiçkimse )
ARAMA




ANKET
Sitemizi Nasıl Buldunuz.
 
Iyi
Daha iyi olabilir
Normal
Olumsuz
Sonuçlar
KİTAP KÖŞESİ
0012.jpg

0010.jpg
Kitap 1.jpg

Kitap 3.jpg

06082010507.jpg

kitap 2.jpg

0009.jpg

0008.jpg


GÜNCEL HABER



RSS HABER
^ Top ^